İnsanları mutlu edecek yegâne vasıta, onları birbirlerine yaklaştırarak, onları birbirine sevdirerek, karşılıklı maddî ve manevî ihtiyaçlarını temine yarayan hareket ve enerjidir.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk
ARABULUCULUK NEDİR
Arabuluculuk, sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştiren, uzmanlık eğitimi almış olan tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla ve ihtiyarî olarak yürütülen uyuşmazlık çözüm yöntemidir.
AVANTAJLARI NELERDİR
Arabuluculukla zamandan ve masraftan tasarruf edilecektir ve taraflar arasındaki ilişki, sonuca rıza gösterecekleri için korunacaktır. Bir başka söyleyişle, taraflar hem süreci yönetecek ve hem de sonuca birlikte ulaşacaklardır
➢ Kazan-kazan prensibi geçerlidir ve taraflar kendileri karar verirler.
Dünyasında zaman, Avukat için de, müvekkili için de, iş insanı için de, dahası herkes için değerlidir. Uyuşmazlıkların arabuluculuk yoluyla, kısa sürede ve taraflarca çözülmesi sayesinde; herkesin kafası rahatlayacak, herkes daha başka işler için zaman kazanmış olacaktır.
➢ Benim çok basit bir prensibim var: “Barış inşa etmek.” Adalet, eşitlik gibi bütün kavramlar arabuluculuk içerisinde değerlendirilebilir; ama benim amacım, bu sürece katılanların kafasının rahat olması ve bu süreçten huzurlu bir şekilde ayrılmalarını sağlamak. Belki arabuluculuk anlaşması ile mahkemede alacakları sonucu almayacaklar, belki alınacak sonuç en ideal sonuç olmayacak; ama ben, arabuluculuk oturumlarından kafaları rahat bir şekilde ayrılmalarını istiyorum.
➢ Yüzyılın barış adamlarından Mahatma GANDHI diyor ki: “Sıkılmış yumruklarla el sıkışamazsınız.” Bu bağlamda, arabuluculuk uyuşmazlıkları çözmenin yanı sıra toplumsal barış ve uzlaşmaya katkı sağlayacak önemli bir uygulamadır. Zira; “El ele tutuşarak kavga etmemiz asla mümkün değildir.”
YARGILAMADAN FARKI NEDİR
Yargılamanın özünde yargıcı ikna çabası varken, arabuluculukta kararı veren taraflardır; arabulucu değil. Çünkü arabuluculukta taraflar karşılıklı çıkarlarına uygun bir sonuç elde edeceklerdir. Tarafların kendi sonuçlarına ulaşabilecek olmalarının ne kadar önemli olduğu tartışmasızdır.
ARABULUCUNUN HUKUKÇU OLMASININ AVANTAJLARI NELERDİR ?
Arabulucunun hukukçu olması ve sürece katılan avukat sayesinde; başka hukuki sorunlara neden olunmayacak, “hukuka uygun” ve “hukuken uygulanabilir” bir anlaşma ortaya çıkacaktır.
Mahkemelerde husumetler bitmiyor. Yani taraflar arasındaki ilişkiyi düzeltemiyoruz.
Davayı kabul edince davalı, reddedince davacı, kısmen kabul-kısmen reddedince her iki taraf da mutsuz ayrılıyor adliyeden. Daha da ötesi dava yerel mahkemede bitince, bu iş burada bitti denemiyor; çünkü bu aşamadan sonra istinaf ve temyiz aşamaları var. Yani ilişkiler düzelmiyor; aksine bu uzun süreçte, kopma noktasına geliyor. Arabuluculuk ise hem dava gibi hukuki sorunu çözüyor, hem de insanlar arasındaki ilişkileri düzeltiyor ve husumeti bitiriyor.
Japonlar’ ın bu konuda söylediği ve hemen hemen gittiğim birçok yerde söylediğim bir sözü var: “Biz, davayı kazanmak istemiyoruz; sadece karşı tarafla uzlaşmak istiyoruz.” Çoğu zaman davayı kazandığımızda, esasında bir şeyleri de kaybediyoruz; ama bunun farkına varamıyoruz. Biz davayı kazansak bile, karşı tarafı kaybediyoruz. Karşı taraf belki komşumuz, akrabamız, hemşerimiz, yıllarca birlikte çalıştığımız iş arkadaşımız… Arabuluculuk süreciyle artık biz karşı tarafla uzlaşmak, onu da kazanmak istiyoruz.
“Mahkemede 2 Fransız vatandaşından biri kaybediyor ve üzülüyor; oysaki arabuluculukta herkes kazanıyor ve mutlu oluyor. Neden bir Fransız vatandaşı üzülsün?”
➢ “İrlandalı fakir bir balıkçı denize açılıyor ve ağını atıyor. Ağına bir şişe takılıyor ve şişeden çıkan cin: “Dile benden ne dilersen; ama sadece 1 dilek hakkın var. İkinci bir dilek hakkın olmadığından; şimdi git, bunu iyice düşünüp yarın bu saatte burada ol.” diyor. Fakir balıkçı evine dönüyor ve önce annesini görüyor. Annesine olayı anlatınca annesi: “Oğlum biliyorsun ki ben doğuştan amayım. Bu dilek hakkını benim için kullan ve bu dünyanın güzelliklerini görmemi sağla!” Daha sonra balıkçı, eşinin yanına gidiyor. Eşi de: “Biliyorsun bizim çocuğumuz olmuyor. Yıllardır çocuk hasreti çekiyoruz. Lütfen bu tek dilek hakkını benim için kullan!” Balıkçının bulunduğu toplumun değerlerine göre annesini dinlemesi gerekiyor ve balıkçı ne yapacağını bilemiyor. Böylelikle balıkçı arabulucuya gidiyor ve arabulucu ile konuşuyor. Daha sonra da zaman dolmadan cinin yanına geri dönüyor ve cine: ‘Annemin torunlarını görmesini istiyorum’” diyor.” Her zaman böyle çözümler bulabiliriz. Yeter ki bu esnek süreci kullanalım.
Olaylar karşısında gösterdiğimiz tutumlar, olayların kendisinden daha önemlidir.
Augustus William Hare